11 Ağustos 2012 Cumartesi


                                KULLUK SANATI

Gerçek şu ki insanlar, kendilerine bir iyilik yapıldığında, iyilik yapana teşekkür etmeyi bir borç bilirler. Daha da ilerisi yapılan iyiliğin altında kalmak istemezler ve iyilik yapana bir iyilik yapma fırsatının doğmasını beklerler. Hele de yapılan bu iyilik büyük bir sıkıntıyı gideren veya ölümden kurtaran cinsinden olursa, artık iyilik yapılan, iyilik yapanın kul ve kölesi olur. Her yerde ve her toplulukta iyilik yapan kimseyi övmek, iyilik yapılanın vaz geçilmez bir görevidir. “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” atasözü de bu duruma açıkça işaret etmektedir.
Oysa her varlığı biçimlendirerek yaratan, her canlının rızkını veren, cinleri ve insanları yalnızca kendisine kulluk etsinler diye var eden âlemlerin Rabbi Yüce Allah, övülmeye ve kulluk edilmeye her varlıktan daha lâyıktır. “(Gerçek) övgünün, yalnızca Allah için” olduğu Kur’an’ın pek çok yerinde açıkça vurgulanmıştır.
İnsandaki bilgisizlik, acelecilik, nankörlük, zalimlik, inanç azlığı ve şımarıklık Allah’a yapılması gereken kulluğun Allah’tan başka varlıklara kaymasına neden olmuştur. Böylece insan, kendisi gibi sonradan yaratılmış varlıkları tanrı bilmiş ve bu aslı olmayan tanrıları kendi eliyle biçimlendirdiği put ve heykellerle yaşatmaya çalışmıştır.
Müslümanların da büyük çoğunluğu Allah’ın emir ve yasaklarından yüz çevirmiş, özellikle helal kazanç yollarından uzaklaşmışlardır. Müslüman olduklarını her fırsatta söylemekten çekinmeyen bu kimseler, Allah adına bir araya gelmeyi, namaz kılmayı ve oruç tutmayı terk etmişlerdir. İşin en ilginç yanı Allah’a kulluk yapmayı öğrenme ihtiyacı bile duymamışlardır.  Gönlünde İslâm’dan biraz kırıntı kalanlar da Allah'ı Cuma günleri mescitlerde ve bazen de mübarek gün ve gecelerde anar ve arar olmuşlardır.
Bununla birlikte hastalandıklarında, bir çıkmaza düştüklerinde, doğal âfetler karşısında, kuşkusuz ölümün biraz daha yakın hissedildiği ve hatırlandığı cenazelerde, kısaca darda ve çaresiz kalınan her zaman ve her yerde “Allah yanı başlarında olsun” istemişlerdir.
Oysaki onların  bunları Allah'tan (cc) isteyecek ne yüzleri, ne de geçerli bir nedenleri vardır. Çünkü zamanlarının çoğunu dünya işleriyle, oyun ve eğlence ile geçirmişlerdir. Onların, neredeyse yaşantılarında  Allah’a ayıracak ne yerleri, ne de zamanları olmuştur. Çünkü onlar akıllarına, bilgilerine, gençliklerine ve siyasetlerine güvenmişlerdir.
Allah bizleri affetsin.
Görülüyor ki kimi müslümanlar, yaşantılarının ilk sıralarında yer almayan bir Allah’a inanıyor olmuşlardır. Çünkü onlara “Kendi işlerimi kendim halledebilirim. Ben kendi kendime yeterim. Bir başkasına ihtiyacım yok.” düşüncesi egemen olmuştur. Açıkça söylemek gerekirse onların, kolay zamanlarda Allah'a (cc) hiç mi hiç ihtiyaçları yoktur. Oysa içinde yüzdükleri bunca nimetleri hazırlayan, onlara beden ve akıl sağlığı veren hep O'dur. O, dilerse bütün bu nimetleri bir anda alıverir de tutan el tutmaz, yürüyen ayak yürümez, gören göz görmez olur ve gelir getiren işleri bir anda sona eriverir. Peki, bu durumda bu insanlar ne yapacaklardır?
Gaflet etme ey oğul, gel gönülden tövbe et.
Pâk eyle sen kalbini, yürü mescid yoluna.
Bunca şeyler öğrendin, bildiğinle amel et.
Yol yakınken dön bundan, dalıp kalma oyuna.

Bizi “kulluk etsinler” diye yaratan, sağlık ve esenlikle yaşatan Rabbimizdir ve bizi benliğimizden kurtarıp günahlarımızdan arındıracak olan da odur. Yeter ki biz, O’na tam bir dönüş yapalım ve O’ndan bağışlanma dileyelim.

Unutmamak gerekir ki Allah’tan başka kulluk edilecek ve yardım istenecek başka bir ilâh yoktur. Öyle ise namaz kılarak, oruç tutarak, yoksulları gözeterek, helal yollardan rızık arayarak O’na kulluk etmeyi sürdürelim. Bu anlayış ve bilinçle kulluk etmek ne kadar güzel ve ne kadar üstün bir sanattır.
Biz Rabbimizi seviyoruz.
Ne gariptir ki, ALLAH’a inandığını söyleyip de şeytanın peşinde koşan ve nefislerini tanrı edinen bazı insanlar vardır. Köpek bile ekmek yediği kapıya ihânet etmezken, bu nankör insanlara da ne oluyor?
Rabbimiz, bizleri kulluğundan ve sevdiklerinden ayırma. Bizleri iyi kimselerle bir araya getirip ve onlardan yararlandır.
ÂMİN!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder