Ne zaman ve nerede doğduğu, nasıl
yaşadığı kaynaklarda belirsiz olan, öyleki yaşayıp yaşamadığı konusunda bile
kuşkular bulunan Hz. Hıdır (as), Divan Ehline göre “vardır, şu an yaşamaktadır
ve kıyâmet kopmasına az bir zaman kalana kadar yaşayacaktır.” Yüce Allah,
Hz. Hıdır (as)’a üstün bir tasarruf gücü vermiştir. Ona verdiği tasarruf gücünü
bu ümmetin en büyük velisi olan gavsa bile vermemiştir. Gavs ve Divan Ehli
veliler Hz. Hıdır (as)’dan yardım alırlar.
Kehf Sûresinin 65, 66 ve 67. âyetlerinde
şöyle buyrulmaktadır:
65- “Derken katımızdan bir rahmet
verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu
buldular.”
66- “Hz. Musa (as) ona dedi ki: - Doğruya
iletici olarak sana öğretilenlerden bana öğretmen için sana uyabilir miyim?”
67- “O da dedi ki: - Doğrusu sen
benimle sabretmeye güç yetiremezsin.”
Bu âyetlerde, Hz. Musa (as) ile
sohbet eden ve onunla hikmet yüklü bir yolculuğa çıkan kimse, “katımızdan
bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan
bir kul” olarak anılmış fakat bu kimsenin Hz. Hıdır olduğu açıkça
belirtilmemiştir.
Kur’ân müfessirleri/yorumcularının büyük
çoğunluğu, Kehf Sûresinin 65-82 âyetlerini yorumlarken, kendisine “Ledün
İlmi” verilen bu kimsenin Hz. Hıdır (as) olduğunda görüş birliğine
varmışlardır. Onları böyle bir görüşte birleştiren Rasûlullah (sav)
Efendimizden rivâyet edilen şu uzunca bir hadistir.
Said İbni
Cübeyr şöyle anlatıyor. Bir gün İbni Abbas
(ra)'a:
-
Nevfel Bekkali, İsrailoğullarının
peygamberi olan Hz. Musa (a.s.), Hızır'ın arkadaşı olan Musa olmadığını
zannediyor, dedim. Bana şu cevabı verdi:
- Allah'ın düşmanı yalan söylüyor. Ben Übeyy İbnu Ka'b (ra)'ı dinledim. Demişti
ki:
- Ben Resulullah (sav)'den işittim, O şöyle anlattı:
Musa (as) İsrail oğullarına hutbe okumak üzere
ayağa kalktı. Kendisine:
-
İnsanların en bilgini
kimdir?" diye soruldu. O da:
-
Benim, diye
cevap verdi. Cenab-ı Hak, "Allahu a'lem (yani en iyi bilen Allah'tır)"
demediği için Musa'yı azarladı ve:
-
İki denizin birleştiği
yerde bulunan bir kulum senden daha bilgindir, diye ona vahyetti. Hz.
Musa (a.s.):
-
Ey Rabbim ben onu nasıl
bulabilirim? Diye sordu. Kendisine:
-
Bir zenbile bir balık koy,
onu sırtına al. Balığı nerede yitirirsen o zat oradadır, dendi.
Musâ (as) kendisine dendiği gibi
yaparak yola çıktı. Beraberinde hizmetçisi olan Yuşa İbni Nûn da vardı.
Birlikte bir hayli yol yürüyerek deniz kenarında bir kayanın yanına geldiler.
Hz. Musa ve hizmetçisi dinlenmek üzere orada yattılar. Balık kımıldayarak
zenbilden çıkıp denize kaydı. Allah ondan suyun akıntısını tuttu. Öyle ki su
kemer gibi oldu. Balık için bir kanal meydana gelmişti. Hz. Musa (a.s.) ve
hizmetçisi (balık için olduğunu bilmeksizin) bu manzaraya şaşırdılar.
Günlerinin geri kalan kısmı ile gece boyunca yürüdüler. Musa'nın hizmetçisi
ona, balığın kayarak denize gittiğini haber vermeyi unutmuştu. Sabah olunca Hz.
Musa (a.s.) hizmetçisine:
-
Hele sabah kahvaltımızı getir.
Biz bu yolculukta yorulduk, dedi. Ama emrolunduğu yere gelinceye kadar
yorulmamıştı. Hizmetçi:
-
Hani bir kayanın yanına
gelip yatmıştık ya! Ben balığı orada unuttum. Onu hatırlatmayı, bana mutlaka
şeytan unutturdu. Balık denize şaşılacak şekilde sıvışıp gitmişti, dedi.
Musa (a.s.):
-
Bizim aradığımız orasıydı, dedi ve
hemen izlerinin üzerine geri döndüler.
İzlerini takiben yürüyerek kayaya kadar
geldiler. Musa (a.s.) orada örtüsüne bürünmüş bir adam gördü ve ona selâm
verdi. Hızır aleyhisselam ona:
-
Senin bu yerinde selam ne
gezer!
- Ben Musa'yım.
- Beni İsrail'in Musa'sı mı?
- Evet.
- Sen, Allah'ın sana öğrettiği bir ilmi bilmektesin ki ben onu bilmem.
Ben de Allah'ın bana öğrettiği bir ilmi bilmekteyim ki, onu da sen bilemezsin.
- Allah'ın sana öğrettiği hakkı bana öğretmen şartıyla sana uymamı kabul
eder misin?
- Sen benimle beraber olma sabrını gösteremezsin. İçyüzü ve hikmetini
bilmediğin şeye nasıl sabredeceksin ki?
- İnşaallah sen beni çok sabırlı bulacaksın. Hem ben senin hiç bir emrine
karşı gelmeyeceğim.
- Öyleyse gel. Ancak, madem bana tabi olacaksın, ben sana haber
vermedikçe bana hiç bir şey sormayacaksın, dedi. Hz. Musa (a.s.):
-
Tamam, dedi.
Hz. Musa ve Hz. Hızır (a.s.)
beraberce gittiler. Deniz kıyısında yürüyorlardı. Bir gemiye rastladılar.
Kendilerini gemiye almalarını söylediler. Gemi sahipleri Hızır (a.s.)'ı
tanıdılar. Ücret istemeksizin onları gemiye aldılar. Hızır (a.s.), gidip,
geminin tahtalarından birini deldi. Hz. Musa (a.s.) ona:
-
Bak, bunlar bizi ücretsiz
gemilerine aldılar, sen gidip gemilerini deldin, adamları boğacakın. Hiç de
yakışık olmayan bir iş yaptın, dedi. Hızır:
-
Ben sana, "benimle
bulunmaya sabredemezsin" demedim mi? dedi. Hz. Musa:
-
Unuttuğum şey nedeniyle
beni sorguya çekme. Bu iş sebebiyle bana zorluk çıkarma,
ricasında bulundu. Sonra bunlar gemiden indiler. Sahil boyu yürürken,
çocuklarla oynayan bir yavrucak gördüler. Hızır (a.s.) yavrucağı yakaladı ve
eliyle çocuğun başını kopararak onu öldürdü. Musa (a.s.):
-
Masum bir çocuğu kısas
hakkın olmaksızın niye öldürdün. Bu çok yadırganacak bir iş, dedi. Bunun
üzerine Hızır (a.s.):
-
Ben sana demedim mi, “sen
benim beraberliğime sabredemezsin”, diye Musa'ya çıkıştı. Hz. Musa:
-
Ama bu birinciden de
şiddetli idi, dedi ve ekledi:
-
Bundan sonra sana bir şey
sorarsam, beni arkadaş etme, nazarımda bu hususta haklı sayılacaksın, dedi.
Yola
devam ettiler. Bir köye geldiler. Halktan yiyecek birşeyler istediler. Ama
kimse onları ağırlamadı. Köyde yıkılmak üzere olan bir duvara rastladılar.
Hızır (a.s.) eliyle işaret ederek: "Eğilmiş" dedi ve onu doğrulttu.
Hz. Musa (a.s.) ona:
-
Bir topluluk olarak
kendilerine geliyoruz, bize ilgi gösterip, ağırlamıyorlar, yiyecek vermiyorlar.
Sen onlara ücretsiz iş yapıyorsun, dilersen ücret alabilirdin, dedi.
Hızır (a.s.), Hz. Musa'ya:
-
Artık birbirimizden
ayrılma zamanı geldi. Şimdi sana sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber
vereceğim" dedi.
1. Gemi,
denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) önlerinde,
her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı
2. Çocuğa gelince, onun anne ve
babası mü’min kimselerdi
Bundan
dolayı, onun kendilerine azgınlık ve küfür zorunu kullanmasından endişe
edip-korktum. Böylece
onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet
bakımından da daha yakın olanını vermesini diledim.
3. Duvar ise, şehirde iki öksüz
çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi
Rabbin
diledi ki, onlar ergenlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar.
(Bu,) Rabbinden bir rahmettir
Bunları ben, kendi işim (özel
görüşüm) olarak yapmadım
İşte,
senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu
Resulullah
(sav) bu ara ilave etti:
-
Allah Musa'ya rahmet
buyursun. Keşke, Hz. Hızır'la beraberliğe sabretseydi de maceralarını bize
nakletseydi, bunu ne kadar isterdim.
Ravi
devam ediyor: Resulullah (sav) buyurdular ki:
-
Birinci (soru)su Musa'nın
bir unutması idi.
Bir serçe
gelerek geminin kenarına kondu. Sonra denizden gagasıyla su aldı. Hz. Hızır
bunu göstererek Hz. Musa'ya, "Bak", dedi:
-
Benimle senin ilmin ve
diğer varlıkların ilmi, Allah'ın ilminden, şu kuşun denizden eksilttiği kadar
eksiltir." (Buhari, Tefsir, Kehf 2, 3,
4, İlm 16, 19, 44, İcare 7, Şurut 12, Bed'u'l-Halk 11, Enbiya 27, Tevhid 31;
Müslim, Fedail 170, (2380); Tirmizi, Tefsir, Kehf, (3148); Ebu Davud, Sünnet
17, (4705, 4706, 4707)
Denildiğine göre Hızır (as) Musa (as)’dan ayrılmak isteyince,
Musa (as) ona:
-
Bana tavsiyede bulun, demiş ve o da şunları söylemiştir:
-
Çokça tebessüm et, ama çok gülme
Israrı
bırak
Gereksiz hiçbir işi yapma. Hata edenleri, yaptıkları hatalar
yüzünden ayıplama
Ey
İmran oğlu! Hatan dolayısıyla da ağla
Hz. Hıdır (as)’ın peygamber olduğuna
inanan ve ileri süren pek çok İslâm bilgini bulunmaktadır. Onlardan biri de Hâfız
İbni Hâcer’dir. O, Buhârî şerhinde belirtilen âyetlere dayanarak şöyle bir yorum
getirmektedir.
“Hıdır (as)’ın peygamberliğine inanmak
uygun olur. Öyleki, peygamber olmayan birisinin bir peygamberden daha bilgili
olduğu sonucu ortaya çıkmasın.
Ancak Kur’ân ve hadislerde açık bir
anlatım bulunmayan konularda ileri sürülen düşünce ve görüşlerin din ve inanç
açısından hiçbir değeri yoktur. Bazı nakilci müfessirlerin isrâiliyyat
haberlerine dayanarak ortaya attıkları görüşler bunlardandır. Onlar insanların
tiksinti duyacağı ve ondan kaçacağı bir hastalığı Hz. Eyyüb (as)’a yakıştırmışlar
ve bu konuda uydurma haberlere tefsirlerinde yer vermişlerdir. Hz. Âdem, Hz.
Yusuf ve Hz. Süleyman haklarında uydurma haber ve tutarsız yorumlar da bunlardandır.
Gerçekte Hz. Hıdır ne nebilerden, ne
de rasûllerdendir. O, yalnızca kendisine tasarruf gücü ve yetkisi ile birlikte
uzun bir ömür verilmiş sevgili bir kuldur. Bu konuda zamanının gavsı Seyyid
Abdülazîz bin Mes’ûd ed- Debbağ Hazretleri şunları söylemiştir:
“Hz. Hıdır (as) peygamber değildir. O
ancak Allah’ın ma’rifetle kendisine ikramda bulunduğu bir kuldur. Yüce Allah
ona tasarruf etme yetkisiyle yardımda bulunmuş, kulları arasında ona tam yetki
tanımıştır. Ona ikram ettiği tasarruf ve ma’rifetin tam ölçüsünü bu ümmetin
gavsına bile vermemiştir.
Hz. Hıdır (as), bu derece ve makamlara
şeyhsiz ve sülûksuz eriştirilmiştir. Yani Yüce Allah onu ilk baştan yetkili
kılmış, kendisine yardımda bulunmuştur. Bununla birlikte Hz. Hıdır peygamber
değildir. Peygamberlik dereceleri onun derecesinin çok üstündedir. Onun
bilgisinin halk ile ilgili konularda Hz. Musa (as)’dan çok olması onun
peygamber olmasını gerektirmez. Çünkü Hz. Musa (as) sürekli Hakk’ı müşâhede
makamında bulunuyordu. Bu müşâhede makamının üstünde başka bir makam da yoktur.
Kaldı ki halkla ilgili konularda tasarrufta bulunmak belirtilen müşâhede
makamlarının çok altındadır.
Her ne kadar gavs, kutup ve bunların
dışında tasarrufa yetkili veli varsa, bunların hiçbiri kendiliğinden bir
tasarrufta bulunamaz. Yaptıkları tasarruf ancak Allah’ın irâdesi, emri ve
yaratması iledir. Böylesine bir tasarrufa nâil olmak peygamber olmayı
gerektirmez. İşte bu nedenle Hz. Hıdır (as) peygamber değildir.”
Hz. Hıdır (as) hakkındaki gerçekleri,
onunla bir araya gelen ve onunla sobet eden kimseler bilebilirler. İmam Rabbânî
Ahmed Fârûkî Serhendî Hz. Hızır (as) ile buluşmasını anlattıktan sonra ona bir
soru sorduğunu, Hz. Hızır (as)’ın da şu cevabı verdiğini yazmaktadır.
– “Biz, ruhlar âlemindeyiz. Hak sübhânehû
ve teâlâ hazretleri, ruhlarımıza öylesine üstün bir güç vermiştir ki biz,
cisimlerin şekil ve sûretlerini alıp onlar gibi olabiliriz… Ve bizden de, bu
sûret ve şekillerini aldığımız cisimlerden meydana gelen cisimsel hareketler, duruş
ve davranışlar, bedenlerin ibâdet ve tâatleri aynen meydana gelir.” (el-Mektûbât, İmâm-ı Rabbânî, 2, 55)
Hz. Hızır (as)’la konuşanlardan birisi
de Konyalı Hacı Hâlis Kestane Hazretleridir. Hz. Hıdır (as) Ona kendisini
şöyle tanıtmıştır.
“Asıl adım HIDIR olup, halk arasında
Hızır Aleyhisselam olarak tanınırım. Babamın adı Haris, annemin adı Safiye’dir.
Babamın babası da Hz. İlyas Aleyhisselam’dır. Yemen’in Seb’a adlı beldesinde
doğdum. Hz. İbrahim Aleyhisselam’ın kavmindenim.
Hz. İbrahim (as)’ı ateşe attıklarında
ben henüz yedi veya sekiz yaşlarında bir çocuktum. Babam benim elimden tuttu. Hz.
İbrahim (as)’ın ateşe atıldığı o korkunç manzarayı seyrettik. Ben onun ateşe
atılmasına razı olmadım. “Yâ Rabbi, İbrahim’i yakma!” diye dua etmiştim.
Bu korkunç manzaraya aklım eriyor ve hatırlıyorum.
Halk arasında bana öldü diyenler var.
Benim ömrüm -Allah daha iyi bilir- İslâm’ın Tevhid Sancağı âlemlerde dikilincene
kadar sürecektir. Tevhid sancağı da Hz. İsâ (as) tarafından dikilecektir. Onun
yeryüzüne inmesiyle âlemin düzeni yeniden sağlanacaktır…
Bu bilgileri, velâyet ilmi sancağını
elinde bulunduran Konyalı Hacı Hâlis (Kestane) Efendi ile beşeriyet tarihinde
ilk kez olarak insanlığın hizmet ve yararına sunulmak üzere yazıyoruz. İnanan
müslümanlara hayırlı olsun.”
Seb’alı
Hıdır
25.05.1998
HZ. HIDIR (AS) ŞÖYLE BUYURDU:
“Kuşkusuz Mekke ve Medine şehirleri
kendilerine özgü özellik ve sırları olan kutsal ve mübârek beldelerdir. Ancak
Yüce Allah, dünya üzerindeki ülkeler arasından Türkiye’yi, Türkiye içindeki
şehirlerden de Konya’yı seçti. Konya Mevlâ katında seçilmiş ve korunmuş bir
beldedir. Bu nedenle Konya’da barınacak bir karış da olsa yer bulursanız,
oradan ayrılmayınız.”
Pokies Online | New Slots, Live Casinos, Table Games
YanıtlaSilFree Online Pokies and Casino bet365 Games in 2019 · Wildz Casino · 라이브 스코어 Red Dog Casino 바카라 룰 · LeoVegas · Sloto 원벳 먹튀 Cash Casino · The Best Casino. 램 슬롯 순서